sebnemikrami - YAZILARIMIZ
   
  KÖY ODASI SOHBETLERİ
  GÖNÜL PINARIM
  Ziyaretçi defteri
  İNCÖÖZDE DÜÜNER
  KIRINTILAR
  Köyüm Hakkında
  YUNUS ŞİİRLERİ
  KÖY ODASI SOHBETLERİ-2-
  MİLLİ BENLİĞİNİ BOZUN, TÜRK MİLETİNİN
  BİR İMAMIN FERYADI
  OSMANL HANEDANI SEYYİTLERDEN Dİ
  İSLAMİ ŞUUR VİDEOLARI
  AYKIRI VE İLGİNÇ VİDEOLAR
  YAZILARIMIZ
  MÜBAREK BAYRAM GELMİŞ
  HEP KAHRAMAN TÜRK MİLLETİ
  O GÜZEL GÜNLER HAYAL OLDU
 OSMANLI HANEDANI SEYYİTLERDENDİ
   Seyyit demek Peygamber Efendimizin soyundan gelen demektir. Peygamber Efendimizin sülalesine, aziz evlatlarına saygı göstermek vaciptir. Onlar Müslümanların içinde yıldızlardır.Onlar rahmet vesilesidir. Müslümanların kılavuz ve nurlarıdır. Türk Milleti çok şanslıdır. Evladı Resullere hizmet ile şereflenmişlerdir. Onların dua ve bereketleri ile bereketlenmişlerdir.
   Osman Bey, Şeyh Edibali Hazretlerini çok severlerdi. Sık sık ziyaret ederler, sohbetlerinden feyizyab olurlardı. Şeyh Edibali Hazretleri bil ittifak SEYYİTLERDEN’dir. Kızları Mal Hatun annemiz de SEYYİDE’dir. Osman Bey bu mübarek zatın kızları ile evlenerek Seyyitlik şerefi ile şerefyab olmuşlardır. Böylece Mal Hatun’ dan doğan Osman Bey’in çocukları da Seyyit’tir. Böylece Osmanlı Hanedanı da Seyyit ve Kureyşi olmuş olurlar.
    Osmanlı devrinde “ Nakibül Eşraf” diye bir müessese vardı. Bunlar Seyyitleri araştırır ve onlara berat verirdi. Nakibül Eşraf’lar da seyyit’ti.  Bu kişiler toplumun en doğru, en takva ve dindar kişileriydi. Sokaklarda gezerler ve dine muhalif olan işlere usulünce müdahale ederlerdi. Hatalı davranan esnaf ve memuru uyarırlardı. Haksızlıklara meydan vermezlerdi. Hatalıların hatalarını düzeltirlerdi. Halk ve esnaf bu mübarek zatların uyarılarını cana minnet bilirlerdi. Uyarılarından memnun olur şeref kabul ederlerdi. Bu Nakibul Eşraf padişahların yanına destursuz girebilirlerdi. Padişahlar onlara müstesna bir sayı ve hürmet beslerlerdi. Tavsiyelerini hürmetle dinler ve hemen yerine getirilerdi.
   Seyyitlerden bir kişi evleneceği zaman Nakibül Eşraf müessesesinden izin almak zorundaydı. Bu müessese onların evleneceği kişileri araştırır ve izin verir veya vermezlerdi. Onların seviyelerine, ahlak ve asaletlerine uygun olmayan bir durumda izin vermezlerdi. Evlenecekleri kızın asalet, dindarlık, küfüv yönünden uygun olmasına dikkat ederlerdi.        Evladu Rasuller iş kurarlarken de Nakibul Eşraf’ tan izin almak zorundaydı. Peygamber evlatlığının ağırlık, vakar ve asaletine yakışmayacak bir iş kurmalarına izin vermezlerdi. Dünya işi bile o mübareklerin asalet ve vakarına münasip olmalıydı.
   Tarihçiler Şeyh Edibali Hazretlerinin Seyyitlerden olduğuna ittifak etmişlerdir. Türkistan’dan gelen bu erenlerin atalarını Müslüman olan Türk Bey ve Hakanları Orta Asya ya davet etmişlerdi. Hz Osman zamanındaki fitnelerden Müslümanlar çok zarar görmüştü. Yahudi asıllı münafıklar fitne kazanını devamlı kaynatıyorlardı. Hz Ali ile Hz Maviye arasına da yahudiler fitne sokmuşlardı. Sıffin harbinde yahudi fitnesinden 20.000 hafızı kelam şehit olmuştu. Hazreti Ali ve Hazreti Muaviye tarafından şehit sayısı 45 bin kişiyi bulur. Hazreti Ali tarafında bulunan Bedir ashabından 26 sı bu harpte şehit olmuştu. İşte bu kargaşada endişelenen ve yeni Müslüman olan Türkler Evladı Rasul’lere hami ve hizmetkar olmuşlardı. Bu şeref atalarımızı yükseltmiş ve tarihte müstesna bir yere sahip olmuşlardı.
   İslam toplumları ve atalarımız Osmanlılar tarihleri boyunca en büyük düşmanlığı yahudilerden görmüşlerdir. Ashabı kiram zamanından tutun da Osmanlı zamanında ve şimdi de Müslümanlara en büyük zarar ve düşmanlık yahudilerden gelmiştir. Osmanlıyı ittihat ve terakki ile , mason kuruluşları ile yıkan, talan eden yahudiler, Türkiye’deki bütün ihtilal ve karışıklıkların müsebbibidir. Her pisliğin altından onların bağlantısı mutlaka çıkar. 12 Eylül’lerin, sağ sol çatışmalarının, 28 Şubat’ ların ve pkk belasının ardında İsrail hainliğinin olduğu gün gibi aşikardır. İçimizdeki her bozuk akım yahudiden destek görür. Uydurma akımlar, Şamanizm, ateizm, komünizm gibi bozuklukların destekçisi mutlaka yahudilerdir. Zaman, bizim tespit, sezi ,tahmin ve görüşlerimizi mutlaka doğru çıkaracaktır. Tarih diye uyutulduğumuz birçok olayın yahudi komplo teorisi olduğu, artık saklanamamaktadır. Yabancı belgeler bu yalanları açığa çıkarmıştır. Allah birlik ve beraberliğimizi daim etsin. Hain ve soysuzlara fırsat vermesin.

SULTAN 2 ABDULHAMİT HAN'IN DUASI 
Allahım helal etmiyorum!
Şahsımı değil, milletimi bu hale getirenlere, hakkımı helal etmiyorum!
Beni, benim için lif lif yolsalar, cımbız cımbız zerrelerimi koparsalar, sarayımı yaksalar, hanümanımı, hanedanımı söndürseler, çoluğumu gözümün önünde parçalasalar helal ederdim de Sevgili’nin (Salallahu Aleyhi ve Sellem) yolunda yürüdüğüm için beni bu hale getiren ve milletimi ateşe atan insanlara hakkımı helal etmem!
Allahım! Mukaddes isimlerine kurban olduğum Allahım!
Ya Âdil!
Bana “Kızıl Sultan” adını takan ve devrilmem için ellerinden geleni yapan Ermenileri, şimdi beni devirenlere parçalatıyorsun!Bu cellatları da, kim bilir, kimlere parçalatacaksın?..
Fakat yâ Rahman!..Adaletinle tecelli edersen hepimiz kül oluruz!
Bize acı!
Resûlünün, Sevgilinin, Kainatın Efendisinin nurunu kaydeder gibi olduğu için bu hale gelen millete, rahmetinle, fazlınla, lütfunla tecelli et!
Yâ Kâdir!
Kundaktaki yavruyu gagasına almış, kaçıran leş kuşunu düşürüp çocuğu kurtarmak ancak senin kudretine sığabilir. Leş kuşlarının gagasında kundak çocuğuna dönen milletimi kurtar Allahım!
Ya Ma’bud !..
Ömrümde tek vakit farz namazı kaçırdığımı hatırlamıyorum!Ama tek vakit namazım olduğunu iddiaya da nefsimde kuvvet bulamıyorum!..
Huzurunda eğileceğime kaskatı kalıyorum ve duada ruh teslim edeceğime yatağımda kıvranıyorum! Sana kulluk gösteremeyen bu kulunu affet Allahım!
Eğer, yılları tesbih dizisince süren hükümdarlığımda Seni bir kere anabildim, Resûlüne bir an bağlanabildimse, duamı, o bir kere ve bir an yüzü suyu hürmetine kabul et!
 Sübhan! Şu titrek elleri, Kıyamet gününde sana “Ümmetim, ümmetim!” diye yalvaracak olan Habibinin eteğinde, şimdi “Milletim, milletim!”diye dilenen bu ihtiyarın duasını geri çevirme! Milletimi evvelâ “Ba’sü ba’de’l-mevtsiz” bir ölümle yok etmeye götüren sahte kurtarıcılar ve sahta kurtuluşlardan kurtar; ve ona bir gün gelecek kurtarıcıları, gerçek kurtuluşu nasib eyle!..Benim artık bu dünya gözüyle görebileceğim hiçbir saadet ümidim kalmadı.
Bari felâketi olsun bana daha fazla gösterme Allahım!Ayakta duramaz, haldeyim!Vadem ne gün dolacak Allahım?.. “
SARIĞI  YIRTILAN  İNCEÖZLÜ
   1930 lu seneler. Osmalnlı’yı yıkan ve devlet idaresini ele geçiren sebatay’ların en azgın seneleri. Medreseler kapatılmış, camiler ahır ve meyhane yapılmış, İslam harfleri değiştirilmiş yerine Latin alfabesi getirilmiş. Bütün bu yeniliklerde derin yahudi hesapları var. İçimizdeki dini zayıf kişilerce zulüm yönetiminin planlı propagandası yapılmakta. Dini olan kazanamaz denmekte. İttihat ve terakki denilen yahudi örgütünün devamı örgüt ve kuruluşlarca devamlı ve rutin şekilde İslam düşmanlığı yapılmakta. Dünyada hiçbir ülke gelişmek için yazısını değiştirmezken ilerleme ve gelişme yalanları ile yazımız değiştirilmiş. Asıl gaye ise Türk milletinin Müslüman evlatlarının şanlı tarihleri ile bağlarını kesmek. Şanlı ecdatlarını unutturmak. Kimliğini ve özünü bozmak. Osmanlı’nın bir daha ayağa kalkmasına mani olmak. Allah demek yasak edilmiş.  Ezan Türkçeleştirilmiş.
   Cumhuriyetle gelişiyoruz diye yalanların en edepsizi halka propaganda ile yutturulmakta. Devlet terörü estirilmekte. Şapka giymedi diye kadınlar bile asılmakta. Çağdaş uygarlık seviyesine çıkmak için ilk sanayi hamlemiz  Ankara bira fabrikası. Sadece İstanbul’da 187 den fazla genelevi açılmış. Yine sadece İstanbul’ da beş bin den fazla kadın genelevlerinde çalışmakta.İnsaflı batılıların bile hayran aldığı Osmanlı kişiliğini mahvetmek için gereken yapılmakta.  Gelişmekten ve ilerlemekten anlaşılan bu. Laiklik diye uydurulan kavram sadece İslam düşmanlığı ve Müslüman’a zulüm olarak kullanılmakta.  Hıristiyan ve Yahudi tarikatları serbest olduğu halde İslam tekke ve zaviyeleri kapatılmıştı. Cumartesi ve Pazar Hıristiyan ve Yahudilere dini tatil olmuş. Müslümanlar da bu tatile zorlanmış. Cuma şuuru unutturulmaya çalışılmıştı.  Kemalettin Kamu ismindeki şair ;
   Ne örümcek, ne yosun,
 Ne mucize, ne füsun;
 Kabe Arap’ın olsun,
 Çankaya bize yeter.
Diye İslam’a ve Müslümanlara saldırmakta ve Müslümanlara hakaret etmekteydi. Prof. Mehmet Kaplan’ın tespitlerine göre zamanın siyasi görüşlerine kutsallık verilmek istenmişti.(Haluk’un Amentüsü..Tevfik Fikret)1945 lerde yerle bir olan Almanya ve Japonya dünya devi olurken, biz yalan ve desiselerle uyutulmaktaydık. Biz onlardan 22 sene önce kalkınma hamlesine başladık. Onlar 1945 e harp gördü, biz harp te görmedik. Fakat şu an, onlardan kıyaslanamayacak kadar gerilerdeyiz. Almanya’nın ihracatı bir trilyon doları geçmiş. Biz 120 milyar dolarları başarı kabul ediyoruz. Türk milleti, ne zaman kalkınmak istese, ihtilallerle önü kesilmiştir. Bu millete nefes aldıran Menderes, sudan bahanelerle, yahudilerce içimizdeki ittihatçilere astırılmıştır. Özal da, sırf ülkeye faydalı diye zehirlenmiştir. Ülkeyi yönetenler kalkınmaya, sanayileşmeye bakmaz da bol bol marş yazar, gazel okur.
 İşte bu karanlık ve zulüm devrine, 1930 larda  bir İnceözlü , arıcı Hüseyin Hocanın dedesi Hatip Hüseyin Hoca,  Çeltikçi pazarına gider. O bir Osmanlı alimidir.  Yüzyıllardır atarından gelen kıyafeti ile gezmektedir. Başında taylasan sarığı vardır. Dünya telaşı işlerini görmektedir. Cumhuriyet kurulunca resmi görevine son verilmiştir. O da Kızılcahamam’ın bir köyünde imametlik yapmaktadır. Bir işi için Çeltikçi pazarına gelmiştir. O zamanlar Yaban Ova pazarı derler, Çeltikçi pazarına. Koca Hatip pazarda gezerken, üç  jandarma gelir yanına. Kılık kıyafet kanunu duymadın mı? Neden sarıkla dolaşıyorsun? Diye azarlarlar. İteleyip kakalayarak başındaki sarığı alıp yırtarlar. Hakaretler  ederler. Bu hadiseyi görenler, hocayı tanıyanlar da korkularından sahip çıkamazlar. Uzaktan ürkek ürkek seyrederler.  Jandarmalar uzaklaşınca, tek suçu atalarından gördüğü şekilde İslami giyinmek olan, hoca ayağa kalkar. Üstünü başını çırpar. Üzüntülü bir haldedir. Baş açık gezmeyi sevmez. Şapkayı da küfür alameti kabul ettiği için bir sarık daha almak ister. Bir dükkana girer.  Bir sarık alır. Eline alıp köyde giymeyi akıl edemez. Sarığı sarar köye dönmek için yola çıkar. Jandarma çavuşu görev başındadır. Gözünden bir şey kaçmaz. Hemen koşarak gelir. Tekme tokat girişir. Hocayı tanıyanlar koşarlar. Güç bela kurtarırlar jandarmanın elinden. Üstünü başını silerler. Ağız ve burnundan akan kanları yıkarlar. Jandarma komutanı sanki işgal kuvvetidir. Ağza alınmayacak şekilde hocaya, mukaddesata sövmektedir. Orada bulunanlara seyredenlere gözdağı vermektedir. Homurdanıp sövüp sayarak uzaklaşır komutan. Seni bu sarıkla asarım ha. Şapka giyeceksin der. Bereket hocayı içeri atmak aklına gelmez. Sevenleri ve tanıyanları hocayı bir dükkana alırlar. Ağzından burnundan akan kanları yıkarlar. Hoca çok üzüntülüdür. Bunlar işgal askeri mi? Bunlar yunan veya İngiliz mi? Ben atalarımın vatanında dinimi yaşayamayacak mıyım? Diye ağlar. Bir sarık daha alır. Yüküne koyar. Başı açık olarak köyüne gelir. İmamlığı bırakır. Köyünde çiftçilikle uğraşmaya başlar. Kendi köyünün imamlığını yapar.
 Namazlarından sonra,  “Ya Rabbi beni bu zalimlerin elinde fazla rüsvay etme. Hayırlısı ile emanetini al. Diye dua eder. Çok geçmeden de bir Cuma gecesi, seher vakti vefat eder. Allah rahmet eylesin.
 


 
   
Bugün 3 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol