BENLİĞİNİ BOZUN, TÜRK MİLLETİNİN !!!!
Peygamberi zişanımız çok az gülerlerdi. Kahkaha ile hiç gülmediler. Tebessüm ederlerdi. Gülme dozunun en fazlasında mübarek dişleri görünürdü. O’nun yolunda giden Aktabı Kiram da O Rasulü Rahmetenlil alemin’in sünnetlerini takip ve taklit ederlerdi. Ulu mertebelere erenler, şerefli saltanat sürenler hep Rasulümüzün yolunda gitmeye azami gayret göstermişlerdir. Allah’ımızı herkesten iyi tanıyan peygamberimiz, böyle bir ahlaka sahipti. Ahlakların en mükemmeline sahiptiler. O’nun güzel ahlakından bir cüz’e sahip olan kurtuluşa erecektir.
Atalarımız oldukları için şükürler ettiğimiz, aziz Osmanlılar da Peygamberimizin yolunu takip etmeye çalışmışlardır. Bu sayede cihanda misli görülmemiş bir adalet ve insanlık misali sergilemişlerdir. Halen kişilikli düşmanları bile Osmanlı insanlığını ve medeniyetini hasretle aramaktadırlar. Düşünün ki, zenginler kervansaraylar yaptırıyor. Milliyet ve din farkına bakmadan her geleni üç gün ücretsiz misafir ediyorlar. Bu güzelliğe, Müslümanlardan başkası sahip olamamıştır.
Tarihte, kendilerine en çok peygamber gelen kavim yahudi kavmidir. Bu hakikat onların çok isyankar olduklarının delilidir. En çok peygamber öldüren kavim de yahudi kavmidir. Bu haslet te onların kan dökücü, şerir ve vahşi olduklarının delilidir. Nitekim günümüzde bunu açık açık görmekteyiz.
Son peygamberin geleceğini yahudiler de bekliyordu. Ama kendilerinden gelmesin arzu ediyorlardı. Son Resul Arap kavminden gelince, Yahudiler bunu kabul edemediler. Genlerind olan bir vahşetle islama ve Müslümanlara düşman oldular ve saldırmaya başladılar. Güçleri yetmeyince gizlice, münafıklık silahıyla, güçleri yetince de tankı ve topuyla ezmeye ve vahşete başladılar. Bu özellikleri çoğalarak devam etmektedir.
Peygamberimize karşı bütün yolları deneyerek mücadele eden Yahudiler, bozgun ve fitnelerinden hiç vazgeçmediler. Hz Ömer’in, Hz Osman’ın,Hz Ali’nin ,Hz Hasan’ın, Hz Hüseyin’in şehit edilmesinde yahudi parmağı var. Eygamberimiz de Yahudi kadınının zehirli keçi etinden yemişti. Vefatlarında bu zehrin tesirini gösterdiğini söylediler. Peygamberi Zişanımız da Yahudiler tarafından şehit edildiler. Osmanlı padişahlarının bir çoğunun ölümünde Yahudi parmağı ardır. Yakın zaman devlet adamlarımızın ölümlerinde de suikast ve Yahudi parmağı olduğu gün geçtikçe meydana çıkmaktadır.
Bugün içinde bulunduğumuz sıkıtı ve karmaşaların sebebi de yahudilerdir. İspatı ise düşünme özgürlüğümüze vurulan prangalardır. Bizler Yahudilerin istediği istikamette, istediği şekilde, istediği kadar düşünmek , düşünebilmek zorundayız. Buna mecburuz. Merhamet hislerini kaybetmemiş, doğuştan verilen bu hisleri yok olmamış insanlar için bunu anlamak zor değildir.
Yahudilerin dünya çapında kurdukları mason dernekleri vardır. Bu dernekler, bulunduğu ülkede elit kesimden herkesi ağına düşürmeyi hedefler. Öyle ustaca çalışırlar ki, bu ağa düşenler bazen hiç anlayamaz, bazen de yıllar sonra kullanıldığını anlayabilir. Asaleti ve manevi kişiliği zayıf olanlar birer yahudi piyonu olduğunu anlayamaz. Veya o hayatın basit menfaatleri ve hevai yaşantısı tatlı gelir ve bile bile ihanet içinde bulunur.
Kendilerinin diğer insanlardan üstün bir yaratılışa sahip olduklarına inanan yahudiler, tarihte hiçbir milletten görmedikleri insani yardım ve himayeyi Osmanlılardan görmüşlerdir. Cibilliyetlerinin gereği olarak en büyük ihnet ve düşmanlığı da Osmanlı’ya yapmışlardır. Osmanlı evlatlarına yapılan düşmanlığın bir misali, dünya yaratılalı görülmüş değildir. Bir madden kölelik ve uşaklık vardır, bir de manen kölelik ve uşaklık vardır. Manevi kölelik, milli benliği, dini, dili, örf ve adetleri, manevi değerlerini kaybetme şeklindeki köleliktir.
Lozan kahramanı “Hahambaşı Haim Nahum” İngiliz hükümetine şöyle diyordu, “siz Türklere devlet kurma iznini veriniz.Zira biz onların manevi cihetlerinden mahvolmaları için gerekli bütün tedbirleri aldık. Çanakkale savaşlarında Osmanlı’nın beyin takımını bitirdik. İlmiye sınıfını yok ettik. Bundan sonra da, Türkleri nikah ve miras yönünden bozacağız. Nikahsızlığı, fuhşiyatı, içkiyi sevdireceğiz. Miras ve gıda yoluyla haramla beslenen Türklerde dinin tesiri kırılmış olacak. Tarih boyunca dine saygı ile galip olan, edep ve insanlık misali Türklerin elinden bu üstünlükleri de alınmış olacak “. Haim Nahum haklı mı, haksız mı? Hedefine varmış mı, varmamış mı? Bizleri manevi cihetten mahvetmiş mi, mahvetmemiş mi? Takdir ehli insafın. Mason medya şeytani bir ustalıkla, içki, dans, hırsızlık, İslam düşmanlığını devamlı işler. Bilim, teknik, icat ve ilerlemeden bahsedilmez. Her fırsatta güzel ülkemizin ve halis olarak hizmet etmeye çalışan yöneticilerin aleyhinde olmayı görev bilir. Benliğimize sahip olmak, ülke ve milletimizi sevmek gerekmez mi?
MÜSLÜMANLIĞI BOZMAYA ÇALIŞANLAR
Resulü Ekrem Efendimiz veda hutbesini okurlarken gelen bir ayeti kerime vardı. İnce düşünen ve kalbi uyanık olanları telaşa düşürmüştü. Başta Hz Ebu Bekir Efendimizi bir telaş almıştı. Mübarek ayeti kerimede mealen “ Bugün sizin dininizi tamamladım. Din olarak ta İslam’dan razı oldum” buyrulmaktaydı. Din tamam olunca peygamberin de vazifesi bitmiş oluyordu. Ömürleri peygamberimizin sohbeti ve nurlu cemallerinin feyzi ile geçen ashabı kiramı bir üzüntü ihata etmişti. “Anam babam sana feda olsun “ diyerek sevdikleri resullerinden ayrılık vakti yaklaşmıştı.
Peygamberi Zişan’ımızın dünyaya vedaları çok hüzünlü oldu. Hz Ömer kabullenemedi. Kim Muhammed (AS)ı öldü derse kafasını koparırım diye bağırmaya başladı. Ashabı Kiram-ı dünyada görülmemiş, bir daha da görülemeyecek bir üzüntü ve matem sarmıştı. Ana ve babalarını bile uğruna feda etmeyi seve seve istedikleri peygamberleri artık aralarında yoktu. Peygambersiz Medine onlara dar gelmişti. Hazreti Bilal bu ayrılığa dayanamayarak Şam-ı şerif’e göçmüşleri. Orada yaşamaya başlamışlardı.
Peygamberlerden sonra yaratılmışların en şereflisi, en hayırlısı Hz Ebu Bekir efendimiz çabuk kendine gelmişti. Büyük bir yıkıma uğrayan ashaba “ Kim Muhammed’e tapıyorsa o vefat etti. Kim de Allah’a tapıyorsa O diri ve bakidir” buyurdu. Bu ihtar duyan başta Hz Ömer kendilerine geldiler. Resulullah Efendimizin misyonunu hatırladılar. Bazılarının bilerek yanlış lanse ettiği cihada devam ettiler. Cihat, peygamberimizin ömürleri boyunca yaptıkları İslam’ı neşir hizmetinden başka bir şey değildi. İnsanları kadiri mutlak olan Allah yoluna davet işiydi.
Peygamberimize putperestler ve yahudiler karşı çıkmışlardı. Putperestler genellikle aşikar düşmanlık ederlerdi. Fakat yahudiler genellikle sinsi hareket ederdi. Yahudilerin bir çoğu islama daha çok zarar verebilmek için Müslümanlığı kabul eder görünürlerdi. Müslümanların yanında Müslüman, kendi adamlarının yanında ise azılı yahudi kesilirlerdi. Bu içi kafir dışı Müslüman olan kişilere “münafık” denmekteydi. Kuran-ı Kerime göre münafıklara azapların en şiddetlisi hazırlanmıştı. Çünkü bunları bilmek zordu. İslam’a ve Müslümanlara en kötü ve şiddetli zararı bunlar veriyordu.
Osmanlı İmparatorluğunu da münafıklar yıkmıştı. Dönme denilen yahudi ve ermeni asıllı devlet adamları Osmanlı’nın sonunu getirmişti. Osmanlı içindeki dönme paşa ve devlet adamlarının ihanetleri dünya tarihinde hiç görülmemiş seviyedeydi. Bir daha da böyle kansızlık ve nankörlük tarihte görülmeyecekti. Yahudi asıllı doktorlar Osmanlı padişahlarını zehirleme ve gıdalarını bozma, müskirata alıştırma gibi görevlerini şeytanlara doktora tezi olacak şekilde yapmaktaydı. Her kademedeki hain görevini iyi yapmaktaydı. Subaylar bile bile yaptıkları yanlışlıklarla Osmanlı askerlerini düşmana kırdırmaktaydı. Bazen on binlerce askerimiz hain planlar ve işbirliği ile düşmana esir düşürülmekteydi. İçimizdeki dönme subaylar görevini çok iyi yapmış ve Osmanlı ordusunu bitirmişti.
Yahudiler kurdukları mason dernekleri ile hummalı çalışmaktaydı. Milliyetçilik akımları körüklenerek Müslümanların gücü bölünmekteydi. Kendilerini ayrı bir millet zanneden Müslümanlar milliyetçilik zokasını yutunca da birer birer avlanmaktaydı. Osmanlı yıkılıp, halifelik te kaldırılınca Müslümanlar devamlı kıtale uğramışlardı. Osmanlı’nın son zamanlarında devlet dümenini ellerine geçiren yahudiler bu vatanın asıl sahiplerine çok nankör ve hain davranmışlardı. Yahudi devletine toprak satmayan 2 .Addulhamit Han tahttan indirilmişti. Yahudilerin en çok yaşadığı Osmanlı şehri olan Selanik’e sürülmüştü. Selanik’te de yahudi kardeşlere ait olan “Alatini” köşkünde ikamete mecbur edilmişti. Yahudiye misafir edilmişti. Yahudilere yaptığının intikamı alınmaktaydı.
Bazı tarihçilerin iddialarına göre Osmanlı bir komplo teorisi ile yıkıldı. İngiliz hanedanı yahudi idi. Osmanlı içindeki yahudileri desteklemekteydi. İngilizler çeşitli hilelerle İstanbul’u işgal etmişti. Kurtuluş savaşı bir senaryoydu. 1. Ve 2. İnönü savaşı diye bir savaş yoktu. İnönü ve bazı devlet adamlarının halk gözünde kahraman gösterilmesi için bir uydurmaydı. Senaryo icabı İngiliz güdümünde Anadolu’ya gelen yunanlılar 7 Eylülde İzmir’den çekip gitmişti. İngiliz efendileri çıkın dedikleri için. Tarih kitaplarında okuduğumuz “Türk ordusu 9 eylülde İzmir’de yunanı denize döktü” tezi bir uydurmaydı. İngiliz arşivlerindeki bilgiler bu şekildeydi. Belki yunanlılar da kullanıldıklarını, bir komplo teorisine alet olduklarını bilmiyorlardı.
Yahudi, Osmanlının yazısını değiştirterek birlik ve beraberlik sembolü din adamlarını devre dışı bırakmayı düşünüyordu. Beş yüz binden fazla din adamını, Yahudi emellerine engel olamaması için katlettirmişlerdi. Camiler kapatılmış, ezan Türkçeleştirilmişti. Bütün bunlar yapılırken dünyada eşi görülemeyecek bir hile ve yalanlar tezgahı uygulanmaktaydı. Halen de yahudinin en büyük silahı ve sığınağı “yalandır”. Yahudiler mason ve pkk silahı ile Müslüman Türk halkına en büyük zararı vermişti. Osmanlı’nın dinini bozmak için yoğun bir mesai ve para harcamaktaydı masonlar. Gazete, dergi ve tv leri dini karalayıcı, şüphe uyandırıcı,fitneye vesile olucu yayınlar yapılmaktaydı. Kendi görüşlerinde din adamı yetiştirmek, bozuk ve zararlı dini kitaplar neşretmek gibi. Hatta Diyanet işlerinin başına Müslüman olmayan başkanların getirildiği bile iddia edilmekteydi. Bozuk fikirli din adamlarına iki yüze yakın çeşitte tefsir yazdırmışlardı. 650 seneye yakın Osmanlı devleti zamanında ise yazılan tefsirlerin adedi on’u geçmez. Bazı din adamları namazın üç vakit olduğunu iddia edecek kadar misyonerdi. Dinin emri başörtüsü yasaklanmıştı. Bu durum Müslümanlara baskı ve fitne vesilesi olsun diye devamlı kaşınmaktaydı. Yeni kurulan devletin gelişme ve ilerleme sağlamaması için çalışılmaktaydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında yerli uçak yapan uçak fabrikaları kapattırılmıştı. İhtilallerle, gelişme ve ilerleme devamlı engellenmişti. Yoğun Yahudi ve mason gayreti ile aklar kara, karalar ise ak gösterilmişti….(Alıntıdır Temellerin duruşması,Kadir Mısıroğlu tarih sohbetleri,Yalan söyleyen tarh utansın..)