sebnemikrami - KÖY ODASI SOHBETLERİ-2-
   
  KÖY ODASI SOHBETLERİ
  GÖNÜL PINARIM
  Ziyaretçi defteri
  İNCÖÖZDE DÜÜNER
  KIRINTILAR
  Köyüm Hakkında
  YUNUS ŞİİRLERİ
  KÖY ODASI SOHBETLERİ-2-
  MİLLİ BENLİĞİNİ BOZUN, TÜRK MİLETİNİN
  BİR İMAMIN FERYADI
  OSMANL HANEDANI SEYYİTLERDEN Dİ
  İSLAMİ ŞUUR VİDEOLARI
  AYKIRI VE İLGİNÇ VİDEOLAR
  YAZILARIMIZ
  MÜBAREK BAYRAM GELMİŞ
  HEP KAHRAMAN TÜRK MİLLETİ
  O GÜZEL GÜNLER HAYAL OLDU

     

HOCA EFENDİNİN DERDİ…
Havalar ısınmaya başlamıştı. Köy odası sıcaktı. Artık köyde kömür de yakılır olmuştu. Kömür daha uzun süre dayanıyordu. Odayı iyi ısıtıyordu. Havaların güzelliği köy odasına devamı çoğaltmıştı. Oda hayli kalabalıktı. Gayet  seviyeli ve güzel bir hava vardı köy odasında. Konuşanlar tek tek konuşuyordu. Kimse kimsenin sözünü kesmezdi.  Konuşacağı zaman konuşanın susması beklenir, sözünü bitirmesi beklenirdi. Konuşan kişi” lafınızı bal ile kestim” diye konuşmaya başlardı. Küçük yaşta olanlar büyüklerine “ aga “ derlerdi. Büyükleri de küçüklere gayet kibar “ yiğenim” “gardaşım “ gibi tatlı sözlerle hitap ederlerdi. Bu terbiye onlara ata ve dedelerinden geçme idi. Köyümüzde halen kapılar kilitlenmez. Herkes birbirin malını ve mülkünü korumada kendilerini sorumlu hissederlerdi. Köyümüzdeki bir hastanın derdi herkesin derdi olurdu. Birinin sevinmesine köylü sevinç ve memnuniyet duyarlardı. İşte ve güçte herkes birbirine yardımcı olurlardı. Yol gösterirlerdi.
 Köy odasının bu sıcak havasında Hoca Efendi dalgındı. Mahzun ve mükedder bir hali vardı. Ara sıra dalıp dalıp gidiyordu. Muhtar Bekir sordu. Hocam bir sıkıntın mı var? Biraz durgun görünüyorsun deyince, hoca efendi şöyle etrafa baktı. Evet muhtar derdim var. Dedi ve bir iç çekerek anlatmaya başladı.
 “- Muhtarım, Allah’ımız bizi bu dünyaya imtihan için göndermiş. Bak atalarımız , dedelerimiz gelmiş geçmişler. Dünyalarını tamamlamışlar. İmtihanlarını bitirmişler ve beka alemine göçmüşler. Şimdi amellerinin karşılıkları ile baş başalar. Allah merhametle muamele etsin cümlemizin geçmişine. Onlar Osmanlı zamanında aldıkları bir dini terbiye ile dünyalarını tamamlamışlar. Osmanlı çok asildi. Çok dindardı. Onların terbiye ve asaletini biz anlayamamışız. Fakat gavurlar bizden iyi anlamışlar. Bizim atalarımıza, bazı insaflı gavurlar bizden fazla değer verirler. “
 Hüseyin Hoca şöyle bir içini çekip devam etti. Biz neslimizi iyi yetiştiremiyoruz. Ben kendi çocuklarıma dinimizi güzelce öğretemedim. En sonunda ehil insanlardan yardım istedim. Onlar sayesinde çocuklarım dinini, itikatlarını öğrendiler. Ama benim çocuklarım dinini öğrenmiş, komşularımın ve diğer Müslümanların çocukları da mükemmel şekilde dinini bilemezse ne işe yarar. Onların dinlerini öğrenememelerinden bizler mesulüz.  Bir gencin itikadi bilgilerinin mükemmel olmamasından bizler mesulüz. Onların ağzından imanlarına zarar verecek sözler çıkmasından bizler mesulüz. Abdestlerindeki hatadan, gusüllerindeki hatalarından bizler mesulüz. Namazı dosdoğru kılamamalarından, oruçlarını mükemmel tutamamalarından bizler sorumluyuz. O çocukların dini bilgi noksanlığından günaha girmelerinden bizler mesulüz. Nasıl düşünmeyeyim muhtar dedi. Hocayı dinleyen herkes üzüldü. Haklısın hocam dediler.
   Din gayet gariplemişti. Din, yahudi ve mason medyasınca devamlı karalanmıştı. Din adeta talan edilmişti. Ezanlar Türkçe okutulmuş, adeta din yasak edilmişti. Allah demek yasak edilmiş, Müslüman’ım demeye korkar olunmuştu. Yakın zamana kadar Cuma namazı kılan lise öğrencileri  suç işlemiş gibi habere konu olmuştu. Bu ülkede havraya gidene kimse karışamaz, ilgilenmez. Kiliseye gidene kimse karışamaz. Havra ve kilise günü tatildir, rahat ibadet yapsınlar diye. Güzel yurdumuzda müthiş şekilde misyonerlik faaliyetleri yapılır. Dinleri iyi öğretilememiş, madden fakir kalmış Müslüman çocukları misyoner ağarlına düşürülmekte ve Hıristiyan yapılamaktadır. Eğer dinimize sahip çıkmazsak çok geçmeden Macaristan gibi dinden döneceğiz muhtar. Bu tehlikeyi ben görüyorum. Düşüncem ve derdim bundandır muhtar dedi ve sustu. Mahzun mahzun etrafına baktı. Biraz durduktan sonra dertli ve üzüntülü şekilde iniler gibi bir hal ile konuşmaya devam etti;
   “Yahudi ve haçlılar Ümmeti Muhammedi talan etmiş. Bir düşünün dünya üzerindeki Müslümanlar perişan halde. Fitne ve ateşin içinde. Düşmanlarımız öyle çalışıyor ki, bu acıklı durumumuzu düşünmeye, tefekkür etmeye bile set konulmuş, dedi ve yorgun bir şekilde arkasına yaslandı.” Bu hali gören muhtar söz aldı. Hocam çok haklısın. İdraklerimiz körelmiş. Anlayışımız kıtalmış. Hislerimiz körelmiş. Ama sizler yine uyarın. Allah’a inanan, evladını gerçekten seven dinini öğretir. Ebedi azaptan ehlini korur. Emme bizi bozmuşlar hocam dedi. Yediklerimize haram karıştırarak, televizyon vb şeylerle zehirleyerek bizi manen öldürdüler hocam dedi.
  
İnceöz komşuları hüzünlü ve çok doğru bir sohbetin haleti ruhiyesi ile evlerine dağıldılar..

 
 
   
Bugün 4 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol